Kalite, Eskiden Daha Yaygındı
Teyzemin Gardırobu’nda yıllar öncesinden kalma, hâlâ ilk günkü gibi duran pek çok parça var. Kumaşın kalitesini, işçiliğin özenini elime aldığım anda hissediyorum. Her biri, seçerken gösterilen dikkatin ve bakılırken verilen emeğin bir yansıması. Gerçek kaliteyi anlamak için bazen sadece markaya değil, dokunuşa güvenmek gerekiyor — çünkü iyi bilinçle, bilgiyle seçilmiş ve özenle bakılmış her parçası, zamana meydan okumayı başarıyor.
Sürdürülebilir moda uzmanları, geçmiş dönemlerde üretilen giysilerin çoğunun bugün bulması zor bir kaliteye sahip olduğunu belirtiyor. 20-30 sene önce üretilmiş bir kazak ya da ceket, doğal yün, pamuk, keten gibi kaliteli kumaşlardan yapılmış ve sağlam dikiş teknikleriyle üretilmiş olabilir. Hızlı modanın hüküm sürdüğü günümüzde ise maalesef pek çok ürün sentetik kumaşlar ve düşük kaliteli işçilikle üretiliyor. Bu nedenle, uygun fiyata gerçekten kaliteli ürünler arayanlar için geçmişin ürünleri geleceğin yatırımı olabilir. Bir ikinci el mağazada bulacağınız 1990’lardan kalma bir yün kazak, muhtemelen günümüzde üretilen benzer bir kazaktan çok daha uzun ömürlü olacaktır. Hem uzun vadede bütçenize katkı sağlar, hem de aşırı tüketimi azalttığı için gezegenimize.
Eskiden üretilen giysiler çok daha kaliteli miydi? Eminim bu soruyu hepimiz duymuşuzdur, hatta belki kendi aramızda da konuşmuşuzdur. Bu merakla ben de biraz araştırdım ve ilginç verilerle karşılaştım.
Öncelikle, moda tarihçileri bu konuda net: sentetik kumaş kullanımı bugün çok daha fazla. Mesela Dr. Sara Hume, hazır giyimde saf pamuk, yün, keten ya da ipek gibi doğal lifleri bulmanın artık çok zorlaştığını söylüyor. Oysa polyester 1970’lerden sonra hayatımıza girdi ve doğal kumaşlara göre çok daha çabuk yıpranıyor (The A Mag).
Denim konusunda da benzer bir durum var. Vogue’da Taylor McNeill, eski kotları bu yüzden tercih ettiğini anlatıyor. 70’lerden önce üretilen denimler, daha ağır ipliklerle, dayanıklı yöntemlerle dokunmuştu. Benim de elimde eski bir Levi’s var, bugünkü denimlerle kıyaslayınca dokusunu bile farklı hissediyorsunuz. Zaten Levi’s kendi blogunda da “vintage giysiler genelde daha yüksek kaliteli malzemelerden yapılmıştı” diyor. Vogue – Why I’ll Never Buy a Brand-New Pair of Jeans Again yazısında da aynı fikir destekleniyor. Kumaş kadar işçilik de önemli. Eskiden giysiler daha sık dikişlerle, elle yapılan kesimlerle hazırlanıyordu. Bu yüzden bedene daha iyi oturuyor ve uzun ömürlü oluyorlardı. Bugün ise seri üretim makineleri hız için çalışıyor; dikişler daha gevşek, kontroller daha az. Yani “zaman” işçiliğin bir parçasıydı, şimdi hız öncelikli hale gelmiş durumda.
Ekonomik boyut da işin ilginç tarafı. 1970’lerde bir Amerikan ailesi gelirinin %10’unu kıyafete ayırıyormuş. Bugün bu oran %3,5’e düşmüş. Ama kişi başına düşen kıyafet sayısı 25’ten 70’e çıkmış. Kısacası o dönemde daha az ama daha kaliteli ürün alınırken, bugün daha fazla ama daha düşük kaliteli ürün alıyoruz. Tabii işin bir de fast fashion tarafı var. Zara, H&M gibi markalar yılda 16 ila 100 koleksiyon çıkarıyor. Her yıl 100 milyar parça giysi üretiliyor. Bu inanılmaz hız, kaliteyi ister istemez aşağıya çekiyor. Düşük maliyet için ucuz işçilik, sentetik kumaş ve hızlı dikiş devreye giriyor. Sonuç: birkaç yıkamada formunu kaybeden, modası da aynı hızda geçen kıyafetler.
Ama bence mesele sadece nesnel kalite değil, duygusal bağ da çok büyük rol oynuyor. Nostalji geçmişi idealize etme eğilimimizden besleniyor. Moda psikoloğu Kayla Friedman da giysilerin kişisel tarihlerimizle iç içe olduğunu söylüyor. Bu yüzden belki de çocukluktan kalma bir tişört ya da teyzemin ceketi, bana bugünkü kıyafetlerden çok daha kıymetli geliyor.
Benim vardığım sonuç şu: Evet, eskiden kumaş ve işçilik anlamında gerçekten avantajlar vardı. Ama nostalji de işin içine karışıyor. Bugün de kaliteli ürünler bulmak mümkün, sadece biraz seçici olmak gerekiyor. Ben zamanla şunu fark ettim: kalite çoğu zaman markada değil, detaylarda saklı. Kumaşın eldeki ağırlığı, dikişin düzgünlüğü, fermuarın kalitesi… Bunlar bize geçmişin özenini bugünde yaşatma şansı veriyor.
“Eskiden daha iyiydi” sözü bence hem doğru hem de biraz romantik. Gerçek ise şu: geçmişten öğrenecek çok şeyimiz var ama bugünün teknolojisiyle de uzun ömürlü ve çevre dostu ürünler üretmek elimizde.
Geçmişin özenini bugünde yaşatmak, belki de en sade ama en etkili sürdürülebilirlik biçimi.